14 Ekim 2007 Pazar

LADY LAZARUS

Bak, gene yaptım işte.
Her on yılda bir
Nasılsa buluyorum bir yolunu


Bir çeşit yürüyen mucize, derim
Bir Nazi abajuru kadar parlak,
Sağ ayağım


Bir kağıt baskısı,
Yüzüm, şekilsiz, ince
Yahudiden bir çarşaf.


Sıyır örtüyü
Ey benim düşmanım.
Nasıl, ürkütüyor muyum?


Bumum, göz oyuklarım, eksik dişlerimle?
Bu kokan soluk
Bir günde gider.


Çok geçmez, çok geçmez
Mezar kovuğumun yediği etim
Yerini bulur üstümde


Ve ben gülümseyen bir kadın.
Daha otuzuncu baharımda.
Kedi gibi dokuz canlı.


Bu üçüncüsü şimdilik.
Ne aşağılık iş
Yok etmek her on yılı.


Nasıl milyonlarca lif.
Seyretmek için doluşan
Ağzı çekirdekli kalabalık


Soyuyorlar beni elleriyle, ayakla rıyla-
İşte büyük striptiz.
Baylar, bayanlar,


Bunlar ellerim,
Bunlar dizlerim.
Bir deri bir kemik olabilirim,


Gene de tıpatıp aynı kadınım.
On yaşındaydım ilk keresinde.
Kazaydı.


Kararlıydım ikincisinde
Sonunu getirmeye ve geri dönmemeye.
Bir deniz kabuğu gibi


Kapanmış sallanıyordum.
Durmadan çağırmaları, yapışkan inciler gibi
Bir bir ayıklamaları gerekti böcekleri üstümden.


Ölmek
Bir sanattır, her şey gibi.
Eşsiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi.


Öyle ustaca ki insana korkunç geliyor.
Öyle ustaca ki gerçeklik duygusu veriyor.
Bu konuda iddialıyım sanırım.


Bu iş güç değildir bir hücredeyseniz eğer.
Güç değil bu işi yapıp hiç kımıldamamak.
Güç olan güpegündüz


Büyük bir gösterişle
Aynı yere, aynı yüze, aynı hoyrat
Bağrışmaya dönmek:


"Bir mucize!"
işte bu beni yıkan.
Bir ücreti var.


Yaralarıma bakmanın, bir ücreti var
Nabzımı yoklamanın -
Gerçekten atıyor kalbim.


Bir ücreti var, büyük bir ücreti var hem de
Bir sözümü duymanın, dokunmanın,
Kanımın bir damlasının


Ya da saçımın, giysilerimin bir parçasının.
Ya, ya, Herr Doktor.
Ya, Herr Düşman.


Sizin eserinizim ben,
Sizin değerli eşyanız,
O som altından bebek


Hani bir çığlıkta eriyen.
Dönüyorum ve yanıyorum.
Büyük ilginizi küçümsediğimi sanmayın.


Küller, küller-
Karıştırıp duruyorsunuz.
Et, kemik, başka bir şey yok –


Bir kalıp sabun,
Bir nişan yüzüğü,
Bir diş dolgusu, altın.


Herr Tanrı, Herr İblis
Sakının
Sakının.


Küllerin arasından
Kızıl saçlarımla dirilip doğruluyorum
Ve solurcasına insan yiyorum.


Bak, gene yaptım işte.
Her on yılda bir
Nasılsa buluyorum bir yolunu


Bir çeşit yürüyen mucize, derim
Bir Nazi abajuru kadar parlak,
Sağ ayağım


Bir kağıt baskısı,
Yüzüm, şekilsiz, ince
Yahudiden bir çarşaf.


Sıyır örtüyü
Ey benim düşmanım.
Nasıl, ürkütüyor muyum?


Bumum, göz oyuklarım, eksik dişlerimle?
Bu kokan soluk
Bir günde gider.


Çok geçmez, çok geçmez
Mezar kovuğumun yediği etim
Yerini bulur üstümde


Ve ben gülümseyen bir kadın.
Daha otuzuncu baharımda.
Kedi gibi dokuz canlı.


Bu üçüncüsü şimdilik.
Ne aşağılık iş
Yok etmek her on yılı.


Nasıl milyonlarca lif.
Seyretmek için doluşan
Ağzı çekirdekli kalabalık


Soyuyorlar beni elleriyle, ayakla rıyla-
İşte büyük striptiz.
Baylar, bayanlar,


Bunlar ellerim,
Bunlar dizlerim.
Bir deri bir kemik olabilirim,


Gene de tıpatıp aynı kadınım.
On yaşındaydım ilk keresinde.
Kazaydı.


Kararlıydım ikincisinde
Sonunu getirmeye ve geri dönmemeye.
Bir deniz kabuğu gibi


Kapanmış sallanıyordum.
Durmadan çağırmaları, yapışkan inciler gibi
Bir bir ayıklamaları gerekti böcekleri üstümden.


Ölmek
Bir sanattır, her şey gibi.
Eşsiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi.


Öyle ustaca ki insana korkunç geliyor.
Öyle ustaca ki gerçeklik duygusu veriyor.
Bu konuda iddialıyım sanırım.


Bu iş güç değildir bir hücredeyseniz eğer.
Güç değil bu işi yapıp hiç kımıldamamak.
Güç olan güpegündüz


Büyük bir gösterişle
Aynı yere, aynı yüze, aynı hoyrat
Bağrışmaya dönmek:


"Bir mucize!"
işte bu beni yıkan.
Bir ücreti var.


Yaralarıma bakmanın, bir ücreti var
Nabzımı yoklamanın -
Gerçekten atıyor kalbim.


Bir ücreti var, büyük bir ücreti var hem de
Bir sözümü duymanın, dokunmanın,
Kanımın bir damlasının


Ya da saçımın, giysilerimin bir parçasının.
Ya, ya, Herr Doktor.
Ya, Herr Düşman.


Sizin eserinizim ben,
Sizin değerli eşyanız,
O som altından bebek


Hani bir çığlıkta eriyen.
Dönüyorum ve yanıyorum.
Büyük ilginizi küçümsediğimi sanmayın.


Küller, küller-
Karıştırıp duruyorsunuz.
Et, kemik, başka bir şey yok –


Bir kalıp sabun,
Bir nişan yüzüğü,
Bir diş dolgusu, altın.


Herr Tanrı, Herr İblis
Sakının
Sakının.


Küllerin arasından
Kızıl saçlarımla dirilip doğruluyorum
Ve solurcasına insan yiyorum.


çeviri: cevat çapan