19 Haziran 2008 Perşembe

YALNIZLIĞIMI ANLATIYORUM


Koğuşta inceden bir lizol kokusu

Dışarda tam tamına

On Sekiz Şubat

Ne üstümdeki örtüler ısıtıyor beni

Ne altımdaki yatak

Ellerini arıyorum sıcak ellerini

Kuruyan dilim tutuşan alnım

Garipliğim nöbet nöbet gecemde

Susuzum, ilaçsızım, sensizim

Sıcak dudaklarını arıyorum

Camlarda karayel acımasız

Nereye baksam can çekişmesi

Gece… Yol boyu memleket memleket

Işıtsın iyimserliğin içimi

Dağılsın ölüm korkum bir görün

Aydın bakışlarını arıyorum


rıfat ılgaz

Monotonluk Maratonu

Benimle kal!
Hevesim kursağımda takılı kaldı
Gözlerim telaş timsali her ölende ağladı
Pervasız tenin gözümü aldı komada martı
Lodos mağduru
melteminde ayıldı
ve
Yalnız uyandı
Suskunluğum minnetimdi
Yokluğun varlığı kanattı
kendimi limana bağladım
uçarı aklım halattı
kararlarım
ve kesin seçimin bütünü eşittir hayattı
bacaklarım kırıldı
adın koluma kanattı
Burun buruna geldim seni bulmak için
Her belayla
düşündüm 3 yıl arayla
küs mü mecnun Leyla'ya?
bacaklarımı sarkıtırım dalga çarpar ayağıma
beyaz saçların akasya çalmış kokunu lavanta
Vadeli yıllar karanlıktan korkmayı sana yasaklatır
20 sene de uzayan saçı küçük bir bit makaslatır
2 çocuğum olsa aklım salıncakta sallanır
büyümek istemiyorum annem babam yaşlanır
Saçının teli kopmasın, korkarım
şerefine izin verdim bugün kalbimdeki her muhafıza
ziyarette evliya
dedim fark etmelerini sağla
buz gibi karaya vurmuşum,
bulmuş sahil muhafaza
Tanrım yıllar günaha soktu,
gel de içimi filtre et
yıkılır bendim ilk tayfunda
yağmurun işi çiselemek
sineğin yalısı her papatya yüzünden çirkin çiçek
çıkışmıyor param melek,
yürüyerek geliyorum sabret
Bak,
yine başa döndü bu dünya
Yine sona sardı aynı kaset,
bıktım!...
Bu monotonluk maratonu.
Onu tanı!...
İçinde düşünce koştur!!!
Derin bir denizin dibine çökmüş, bir hazine aşk denen
Gafilen bir av olur aniden.
Bir kalp ve diğeri hükmeden.
Benden uzakta olsun derdim körpecik çocukken.
Gücümü toplamam gerekti aldanışımı yaşarken
Kıvranışımı seyreden melekler gibidir sükunet
Tam kendimi toplamışken önüme çıkar hayalet
Ve korku içime hucmederken korkup kaçar cesaret
Felaket sarsılışımı izler, cesede çevirir esaret
Yardım et, bir iğne vur!...
Ve sönsün acımın yangını
Güneş su olsa, yağmur kurusa ayıltamaz bu baygını.
Çok zorladım şansımı
ve yatıştırdım hırsımı.
Yaşama kafa tutarken kafamı kırdı cadının tılsımı
Hileden uzak bu adama sille vurma yazıktır.
İlle çile mi çekmem lazım?
Nurum yüzüme dargındır
Bil ve gerisi Mühim değil
sevgim
sana özel
ve Saftır
Bugüne dek işlediğim günaha
İstirhamım tekbir aftır.
Dökmek ister içini içim,
anlatmalı mı.
Biçim Biçim?...
Her neşe,
bir içim
ve içlenişime direnişim.
Ben, yürüdükçe kalır izim,
bitmek bilmez pembe dizim.
Yüzüm her resimde karanlık,
karamsar bir çizim
Bak,
yine başa döndü bu dünya
Yine sona sardı aynı kaset,
bıktım!...
Bu monotonluk maratonu.
Onu tanı!...
İçinde düşünce koştur!!!
Sagopa Kajmer


kurak bir sevdaya...


  • KURAK
  • Ve susmada bile
  • Sözler, yalvarmalar vardır.
  • Tasso
  • Aşk saadetini kim elde eder?
  • Susan kimse.
  • Cervantes
  • İnsanlar arasında yaşamak güçtür.
  • susmak çok güçtür çünkü.
  • Nietzsche
  • Susma, dayanılması çok güç bir hazır
  • cevaptır.
  • F.K Chesterton
  • Susmanın erdemi hakkında saatlerce konuşabilirim.
  • Bernard Shaw
  • Birbirini tanıyanlar ve anlayanlar arasında
  • sükût sözden daha çok derinlere
  • ve daha çok uzaklara gider.
  • Cenap Şehabettin
  • Mutluluğun ya da bahtsızlığın
  • en yüksek ifadesi,
  • çoğu zaman susmaktır.
  • Çehov
  • Kelimelerin söyleyemediği şeyi,
  • bırak susmakla söyleyim.
  • Goethe
  • Beliğ kopçasına düşür ağzının zirâ
  • Cihanda şimdi geçer musikî yerine
  • sükût...
  • Beliğ
  • Sükûtun da bir sesi vardır.
  • Onu duyacak kulak lazım...
  • Rıfar Necdet Evrimer