26 Ekim 2007 Cuma

... Her kim ki utanmaktan ve acı vermekten sakınır, soyunanların bağırmasından, çıplaklığın çirkinliğinden korkar, o kimse son sırrı hiçbir zaman keşfedemez. En sonuna kadar gitmeyen her hakikat , köktenciliği olmayan her doğruculuk, ahlaki değerden yoksundur.İçtenlik olmadan bilgi olmaz, kararlılık olmadan içtenlik olmaz, “düşünce vicdanlılığı” olmaz. “içtenliğin bittiği yerde, körümdür; bilmek istediğim yerde aynı zamanda içten olmakta isterim, yani sert, sıkı, dar, hunhar ve acımasız”. Tutku varolmaktan değerlidir, hayatın anlamı hayatın kendisinden değerlidir.Kabuk değiştirmeyen yılan, ölür. Aynı şekilde, düşüncelerini değiştirmesine engel olunan kafalar da kafa olmaları son bulur.Düşünen için zararlıdır, bir tek kişiye bağlı olmak. İnsan kendini bulunca, zaman zaman kaybetmeyi ve sonra yine bulmayı denemeli.”

Stefan ZWEIG
(Yıldızının Parladığı Anlar)

sözcükler...

BİLİRİM GÜCÜNÜ SÖZCÜKLERİN

Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben;
onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren,
başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan
tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman.

Gün olur okunmadan, basılmadan atılırlar da sepete,
bir çıktıları mı oradan gemi azıya alırlar elbette,
gümgüm öterler yüzyıllar boyu, tırmanıp gelen trenlerdir
öpüp yalamağa nasır tutmuş ellerini şiirin bir bir.
Bilirim gücünü sözcüklerin. Esip geçmiş de bir rüzgâr
bir halayın topraklarına düşmüş taçyapraklarıdır bunlar.
İnsandır bütün ruhu, dudakları ve bütün iskeletiyle.


Vladimir MAYAKOVSKI
Çeviren : Sait MADEN

23 Ekim 2007 Salı

Mutlu olmak, ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir. walter benjamin


Geçmişi tarihsel olarak dile getirmek, o geçmişi "gerçekte nasıl olduysa, öyle" bilmek değildir. Buna karşılık, bir tehlike anında parlayıverdiği konumuyla, bir anıyı ele geçirmek demektir.

walter benjamin

gerçek yüzü..







Geçmişin gerçek yüzü hızla kayıp gider. Geçmiş, ancak göze göründüğü o an, bir daha asla geri gelmemek üzere, bir an için parıldadığında, bir görüntü olarak yakalanabilir.
walter benjamin

Karanlığa..


Karanlığa
ve diri
serinliğe
gömülü
alandaki
bahçe.
Gecenin
karanlığında
devliğini
yitiriyor
yüzlerinin
arasından
ışıklar
sızan
evler.
Geçmiş
göklerin
derinliğinde,
yıldızlar
arasında
ürkünç çöl.
Büyük
ve parıltılı
ateş sağırlaşıyorulaşarak bu karanlığa. Sessizliktir burası,bir gömütlüğün koca kımıltısızlığıGürültüler ve ışıklarağaçların ötesindeki uzaklığa ulaşıyor.Capcanlı ışıklar fışkırıyor karanlığın içinden,uluyor kendinden geçmiş sevinçli seslero üzünçlü ayrılışta.Boğuk ulaşıyorlar dipsiz karanlıkta ölmeyeyine delicesine yaşama aşkıylasolgun intiharlar gibi.Dinlemek geçmiş tutkuları,yürekte ve gecede tırmanışlarınıtoprağın ıpıslak kokusu üzerinde.İsteğin tanınmadık bir bitkisisessizliğin ve karanlığın göğünde kapalı.Karanlıkta ateşin göverişiağaçların arasında kanayan o kızıl ışık gibi
Cesare PAVESE

























Düşün Sonu

Yeniden başlayamaz artık bu gövde.

Gözlerine dokunulduğunda, bir yığın toprağın canlılığını duyar biri.

Tan ağırtısında da kendisini susturamıyan topraktır o.

Ölü bir gövdedir, o bir çok uyanıştan kalan ama.

Hergün yaşama başlayacak gücümüz yok -

Toprağın önünde, suskun bir gök altında-

bir yeniden uyanışı bekliyerek.

Şaşırtıyor biri bunca yoruculuğuna tan ağırtısının.

Bir iş yerine getiriliyor bu yeniden uyanışlar içinde.

Ama sadece ilerki bir işe heyecan yüklemek ve yoprağı bir kez uyandırmak için yaşıyoruz.

Ve kimi kez oraya erişip, sonra bizle birlikte suskunluğa dönüyor.

Kımıldanmazdı yüz hafifçe dokunsaydı el -

yaşayan el duyuyor dokunulan yaşamı -

Bu soğut, tan ağartısında donan toprağın soğuğu değilse

gerçekten belkide yeniden uyanıştır.

ve tan ağartısında susan varlıklar sözcükler söylerler yine.

Ama elim titriyor.

Ve tüm varlıklar kımıltısız ele benziyor.

Bir zamanlar kuru bir acı ve ışığın kasılmasıydı tan ağırtısında uyanmak.

Ama yine de bir özgürlüğe kavuşmaydı.

Toprağın verimsiz sözcüğü kısa bir an sevinçliydi.

Ve yine orada dönmekti ölüm.

Şimdi toprağa dönmeyen gövde bir çok yeniden uyanışı bekliyor.

Ondan sözetmiyor kaskatı dudaklar da.
Cesare PAVESE

Gece
Ama rüzgarlı gece, berrak gece
belleğin belli belirsiz anımsadığı, uzaktır
bir anıdır. Yitmiş şaşkın bir sakinlik
o da yapraklardan ve hiçlikten oluşmuş.
Hiçbir şey
kalmıyor
anıların ötesindeki o zamandan,
belli belirsizbir anımsama dışında
Kimi zaman geri dönüyor güne
yaz gününün kıpırtısız ışığına
o uzak şaşkınlık
Boş pencereden
çocuk diri ve koyu tepelerdeki geceye bakardı
ve şaşırırdı tepeleri üst üste yığılmış görmekten
belirsiz ve berrak devinimsizlik.
Karanlıkta hışırdayan
yapraklar arasında, tepeler belirdi
orada güne ait her şey, kıyılar
ve ağaçlar ve üzümbağları apaçık ölüydü
ve yaşam bir başka yaşamdı, rüzgardan, gökyüzünden
yapraklardan ve hiçlikten
Kimi zaman geri dönüyorgünün kıpırtısız sakinliğinde anısı
o yoğun yaşamın, şaşın ışıkta
Cesare PAVESE
ÖLÜM GELECEK VE SENİN GÖZLERİNLE BAKACAK

Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak -
sabahtan akşama dek, uykusuz,
sağır, eski bir pişmanlık
ya da anlamsız bir ayıp gibi
ardını bırakmayan bu ölüm.
Bir boş söz, bir kesik çığlık,
bir sessizlik olacak gözlerin:
Böyle görünür her sabah
yalnız senin üzerinde
kıvrımlar yansıtırken aynada.
Hangi gün, ey sevgili umut,
bizler de öğreneceğiz senin
yaşam olduğunu, hiçlik olduğunu.
Herkese bir bakışı var ölümün.
Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak.
Bir ayıba son verir gibi olacak,
belirmesini görür gibi
aynada ölü bir yüzün,
dinler gibi dudakları kapalı bir ağzı.
O derin burgaca ineceğiz sessizce.


Cesare PAVESE
Çeviri :
Cevat ÇAPAN