25 Mayıs 2008 Pazar

İstiklal Caddesi’nin değişmez simalarından Mustafa Yağcı, nâm-ı diğer ‘Pala Şair’ geçen hafta ‘öldü’...

Beyoğlu’nu bilenler onu bilir. Gazetelerde resmini görüp bıyığını fark eden herkes bu kim derdi. Renkli ve göz önünde bir ömür sürdü ama geçen gün sessiz sedasız öldü…


İstiklal Caddesi’nin değişmez simalarından Mustafa Yağcı, nam-ı diğer ‘Pala Şair’ geçen hafta ‘öldü’. Rengârenk şapkası, pala bıyığı ve üzerindeki sayısız madalyasıyla 16 yıldır her gün önünde durduğu Ağa Camii’nin önünde artık sadece bir fotoğrafı var.

Onu sürekli Ağa Camii’nin önünde görmeye alışmış İstiklal müdavimleri bir haftadır Tokat doğumlu Yağcı’nın nerede olduğu merak ediyordu. Asmalımescit’te, gençlik yıllarından arkadaşları Pala Şair’in bir hafta önce kalp krizinden vefat ettiğini söyledi. Beyoğlu Çikolatacısı’nın önündeki milli piyangocudan simitçiye herkes Pala’nın çok hasta olduğunu, cenazesinin sessiz sedasız kaldırıldığını anlattı.En manidar cümleyse caminin önünde yıllarını onunla geçirmiş emektar kestaneciden geldi: “Pala çok yalnızdı. En büyük yoksulluk yalnızlıktır. Yoksa parasızlık ne ki?”

Yağcı, geçimini fotoğraf çektirdiği turistlerden aldığı birkaç kuruşla sağlıyordu. İkameti Asmalımescit olsa da düzenli kaldığı bir mekânı yoktu. Madalya ve rozetleri en değerli varlığıydı. Türk bayrağından zülfikâra, barış işaretinden film festivaline, İstanbul’un, Türkiye’nin tüm renklerini üzerinde taşımakla övünür, orada öylece bütün gün durmasının ülkeye kültürel bir hizmet olduğunu söylerdi.

Yayımlanan tek şiir kitabıyla şair unvanını alan ‘Pala’, çok sevdiği İstiklal Caddesi’nden kaybolurken arkasında Ağa Camii önündeki fotoğraf sergisinde sergilenen son fotoğrafını bıraktı…