15 Aralık 2009 Salı

Duyumsadığın Her Şey

Duyumsadığın her şeye
En küçük önemi ver.
Söylemişti sensiz yaşayamayacağını
Unutma bunu, yeniden rastlarsan ona
Tanıyacaktır seni.
Bana bir iyilik yap, bu kadar çok sevme beni
Son kez sevildiğimde
Duymamıştım en küçük bir sevinç bile.
Bertolt BRECHT

16 Kasım 2009 Pazartesi

Sanılar

Şimdi belki benim gibi ölesiye yalnızsındır
Uçan kuşları gözlemektesindir tek başına
Çamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin
Radyo dinliyorsundur ya da susarak
Bir kitabı okumaya çalışıyorsundur kim bilir
Sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor olabilirsin
Belki de anılarını deşiyorsun bir olmazı
Bir açmazı derinden derine kurcalar gibi
Bir kahve içmeyi bir elma yemeyi kurarak
Saatine bakıyor olabilirsin uykulu gözlerle
Çocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin
Mahpus gibi tutsak gibi belki köle gibi
Yarını olmamak gibi bir duygu içindesindir
Belki de kendini bağışlamıyorsundur
Benim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü
Kırık tirenler gibi öylece kalakalmışsındır
Kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur
Ya da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için
Belki sen de benim gibi ölesiye yalnızsındır...
afşar timuçin

5 Ekim 2009 Pazartesi

Denge


Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama sokaklar şöyleymiş
Ağaçlar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız.

Turgut Uyar

15 Temmuz 2009 Çarşamba

HAYALCİ. .

Kimsenin hayalciye bir hayrı dokunmaz, hayalcinin de kimseye…

Hayalci kitapları ve filmleri olmadan yaşayamaz, gözlüğünü ve radyosunu her sabah panik halinde yatağın arkasında bulur, sızmış gecenin izinde…

Hayalci biner gider notaya; geçmişe, geleceğe, hiç gidilmedik imge eli değmemiş yerlere…

Yalnızlığı çok sever, ilk boş anında hayal kuracaktır çünkü…

Asla plan yapamaz, hiçbir planı, programı tamamlayamaz, sıkıntı ve strese girer…

Randevularına zamanında gitmediği için; sevgilisiyle, ailesiyle, arkadaşlarıyla en az bir kez kavga etmiştir.

Yorucu bir hayalden sonra, iyice bezginleşir, su almaya bile kalkamaz, bir muhabbet uydurup çevredeki birisinden ister suyunu.

Sabah kalkamaz, gece yatamaz; eğer memursa müdüründen, öğrenciyse hocasından azar işitir.

Her zaman sarhoştur hayalci, Baudelaire’in dediği gibi, ister şiirle, ister şarapla…

Hayyam gibi örtülere inat cennetler yaratır, çiçeklerin üzerinden kaldırır çarşafı.

Gelmeye yorgundur eli, kolu, bacağı… Hep gitmek ister; gitmeye özgüdür şarabı, özgürdür…

Bilinmezlikten yanadır hayalci, kaybolmak ister ormanın siyahında, bulunmak istemez ağacın yeşilinde.

İmkânsız aşkları hayaller bazen, en pırıltılısıdır oraların, bazen de kir pas içinde buralarda…

Hayalci her rolü oynar; başrol, yardımcı oyuncu, yoldan geçen figüran…

Bazı zamanlar yatağa sürünerek gider, yastığını arar gözleri kapalı, hayalci…

Tek savaşı yakamozladır, yoksa barışın dudağına, kirpiklerine âşıktır hayalci, ölü olduğunu bildiği halde, kendisiyle göz teması kurmayan barışın gözünün içine baka, baka okşar yanaklarını.

Normal olmak zorunda değildir, yorgan altında titrerken…

Leman / Narkoz – Dr. Murat Kaya

7 Haziran 2009 Pazar

ülkü . .




Ülkü;
1- Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal.
2- Gerçekte olmayıp, yalnız düşüncede tasarım biçiminde var olan, yalnızca düşünce ile kavranabilen şey, ideal.
3- İnsanı duyular dünyasının üstüne yükselten ve hiçbir zaman tam olarak gerçekleştirilemeyecek olan, hep yalnızca gereklilik, yalnızca erişilmesi istenen erek olarak kalan kılavuz ilke, örnek yargı ölçüsü, mefkûre, ideal.
TDK Sözlüğü



4 Nisan 2009 Cumartesi

Geceyedir Küsmelerim

Hersey biter herkez gider
Gün bile kacar gecenin koynuna saklanir
Birtek ben kalirim benligimden tasar sevgim kahve gözlerinde
Yankilanir yasanmamislari düsünür kuytularda üzülürüm
Gel desen kosar gelir ellerim
Umursamaz dünyayi
Umursamaz yasami
Sadece seni tek seni bekledim
Gel diyen ellerini gözlerini özledim
Ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim
Yürek yanar kalpler aglar
Sevdam bile cirpinir cikis yollari arar
Birtek gözyasi kalir bu askdan geriye
Ruhumda yeserir yeniden ask yapraklari
Yasanmamislari düsünür kuytularda ölürüm
Yasanmamislari düsünür kuytularda ölürüm
Gel desen kosar kosar gelir ellerim
Umursamaz dünyayi
Umursamaz yasami
Sadece seni tek seni bekledim
Gel diyen ellerini gözlerini özledim
Ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim
Ne bir umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim
Gel desen kosar kosar gelir ellerim
Umursamaz dünyayi
Umursamaz yasami
Sadece seni tek seni bekledim
Gel diyen ellerini gözlerini özledim
Ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim
Ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim
Ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim
Bir umut kaldi ve bir rüya yine sana seslenirim


badem

20 Mart 2009 Cuma

Kara YAzı


geçmedi yare sözümüz
yollarda kaldı gözümüz
yere sürüldü yüzümüz
böyleymiş karayazımız.
çiçekler açılmaz oldu
pınarlar içilmez oldu
yar bize gülmez oldu
böyleymiş kara yazımız.
yalnız ona yar demiştik
onda bir şey var demiştik
o bizi anlar demiştik
böyleymiş kara yazımız.
hey gönül gene bu gece
kederim geceden yüce
gel susalım beraberce
böyleymiş kara yazımız.

Sabahattin Ali
Ahmet Kaya bu şiiri bestelemiş ve
adamı döver gibi
söylemiştir...

9 Mart 2009 Pazartesi

Kalbimin içine gir bak
Senden ne kalmış ki
Yıkık dökük ev gibi
Sana yer kalmamış ki
Gözlerime iyi bak
Görüyor musun seni?
Eskiden bu gayet netti
Şimdi ise flu gibi
Bazen aşk yetmiyor bazen
Öleceğim aklıma gelirdi
Ayrılıksa kattiyen
Ne kadar iyi niyetliydik
İkimiz de başlarken
Dedim ya sevgilim
Aşk yetmiyor ki bazen
Hayatta her şey senin
İstediğin gibi olmuyor
Bu yüzden nice aşklar
Mutlu sonla bitmiyor
ajda pekkan

27 Şubat 2009 Cuma

Yüreğimdeki Çocuk

Yüregimde bir çocuk
Sevinçle hüznü
Bir arada yaşıyor
Bir elinde umut çiçekleri
Digerinde mutsuzluk dikenleri...
Yüregimdeki bu çocuk aglıyor,
Batmış eline
Mutsuzluk dikenleri...
Umut çiçekleri
Gönlünü okşuyor...
Kendisini
Bekleyen geleceği
Umut çiçeklerinde
Biliyor...
Yüregimdeki çocuk
Ellerin de
Umut çiçekleri,
Gözlerinde
Bir ümit ışıgı yanıp sönerken
Kendisine sevgiyle uzanacak
Bir dost eli bekliyor...
Yüregimdeki çocuk
Bir elinde umutsuz dikenleri
Digerinde umut çiçekleri
Gözlerinin içi gülüyor...
Yüregimdeki bu çocuk
Gelecekten umutlu
Hayatla barışık yaşıyor...
Umut Kırtaş

24 Şubat 2009 Salı

acıyı veren
anlatamadığım
ya da
anlayamadığın değil
paylaşamadığın..
özer bal

20 Şubat 2009 Cuma

cırcır böceği

Bir gün New-York'ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar.
Gruptan biri, Kızılderili'dir. Yolda, insan kalabalığı, siren sesleri, iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızılderili, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek böceği aramaya başlar. Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder. Aralarından bir tanesi inanmasa da, onunla aramaya devam eder. Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar. Arkadaşı, Kızilderili'ye: 'Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?' diye sorar. Kızılderili ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler. Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar. Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesingeldiği tarafa bakarak, onun ceplerinden düşüp düşmedigini kontrol eder. Kızılderili, arkadaşına dönerek: 'Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin. 'der.

19 Şubat 2009 Perşembe

Çakıl Taşları

"şu gönlümün
bir
umudu
gülüm
. .
gözLerimiN
yaşında
mı?"
benim çakıl taşlarım var
irili ufaklı
kaybolduğumda yere yayıp yol yaptığım
çakıl taşlarım var
her yerden topladığım
boşluğa düştüğümde
oyunlar yaratıp oynadığım
benim bir sözlüğüm var
unutulmuş bir dil
oysa ki içinde her şeyin anlamı gizli
benim bir gözlüğüm var
sol camı kırıldı
taktığım zamanlarda içini gösteren adeta
sen hiç “hiç” oldun mu,
birden duruldun mu?
bulanıkmış berrakmış her suyu içtin mi?
altında ağ olmadan yerden yükseldin mi?
tam zevkine varmışken birden yere düştün mü sen?
düştün mü sen?
benim hiç boyanmamış dört duvarım var
çatlaklarından sızıp içinden geçtiğim
benim hiç yıkılmamış duvarlarım var
dikkatle baktığımda ardını gördüğüm adeta
sen hiç “hiç” oldun mu
birden duruldun mu?
bulanıkmış berrakmış her suyu içtin mi?
altında ağ olmadan yerden yükseldin mi?
tam zevkine varmışken birden yere düştün mü sen?
düştün mü sen?
benim bir hikayem var sonunu yazmadığım
benim bir sevgilim var
henüz tanışmadığım
benim umudum var
benim umudum
benim umudum var
benim umudum

14 Şubat 2009 Cumartesi

sevgi

Aşk köprü kurmaktır.
İnsanlar köprü kuracakları yerde,
duvar ördükleri için yalnız kalırlar.
* * *
Sevgi neydi ?
coşkun akan dere
sonbahar rüzgarıyla ürperen yapraklar
cama vurup dağılan yağmur damlaları
bir yürek çarpıntısı
sonunda coşkun dere durulur
yapraklar kurur dökülür
yağmur diner güneş çıkardı
sevgi neydi ?
sevgi sahip çıkan,
dost,
sıcak insan eli
insan emeğiydi
sevgi iyilikti
sevgi emekti...

9 Şubat 2009 Pazartesi

Hep Kahır

Dur.
Bırak.
Kaynasın kahvenin suyu
Bana İstanbul'u anlat nasıldı
Bana boğazı anlat nasıldı
Haziran titreyişleri kaçak yağmurlar ardı
Yıkanmış kurunur muydu yine o yedi tepe
Ana şefkati gibi sıcak güneşte......
İnsanlar gülüyordu de
Trende vapurda otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle
Hep kahır
hep kahır
hep kahır
hep kahır
Bıktım be.
Dur.
Bırak kalsın açma televizyonu
Bana İstanbul'u anlat nasıldı
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı
Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp
Köprüler
Sarayburnu
Minareler
ve Halice
Deyiverdim mi bir merhaba gizlice
Dur.
Bırak.
Kımıldama kal biraz öylece ne olur
Kokun İstanbul gibidir
Gözlerin İstanbul gecesi
Şimdi gel sarıl sarıl bana kınalım
Gök kubbenin altında orda da beraber
Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali
Hasretimin çölünde sanki bir pınar gibi
cem karaca

29 Ocak 2009 Perşembe

sis

İki şehri var gecenin, biri gözümde
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?
haydar ergülen

İki gözüm..

Yok mu, senin insafın yok mu
Bir güler yüzün çok mu
Dağ mısın taş mısın
Uzak mı bu eda bu hal tuzak mı
Hak mısın bana yasak mı
Dost musun düşman mısın
İki gözüm seneler geçiyor
Gönül ektiğini biçiyor
Bir selam lütfet
Bu ne çok hasret
Gel barışalım artık
Can özüm bahar geldi
Dalları kiraz bastı
Yedi kat eller yakınım oldu
Gel kavuşalım artık
sezen aksu

geceler düşman

Takvimlerden haberin yok mu geçiyor yıllar
Bana küsmüş yüzüme gülmez zalim aynalar
Kimimiz yorgun, kimimiz solgun, kimi isyankar
Acı gerçek bu, ömrümüz bir su, içiyor yıllar
Hani nerde beklenenler
Medet umdum senelerce
Acılar hep dolu dizgin
Yine hayır yok gecelerden
Vakit geç olmuş, dönülmez yolmuş, yürek bin pişman
Bundan böyle bana meyler dost, geceler düşman
Söz - Müzik : Adnan Ergil


sürgün


gökyüzünde, yeryüzünde
gün doğduğunda,
her gün ilk gün gibidir.
yoksa eğer ümit,
gün doğsa da
her yer loş ve karanlıktır.
yar gurbette,
can yürekte
bir kafeste,
ne amansızs
onsuz ayrılıktır,
geçmez zaman
her gece hep aynıdır.
fırtınada, ak ayazda
sürgün, her yerde hep aynıdır.
gül açsa da, kuş uçsa da
görmez dargındır.
her durakta, her uykuda
sürgün, her nefeste yalnızdır.
her şafakta, her yudumda
hasret sancıdır.
yol alsa da, ses duysa da,
dağ aşsa da
her adım son,
her an son adımdır
tek başına, yalnızlık bir yankıdır
fırtınada, ak ayazda
sürgün, her yerde yalnızdır.
gül açsa da, kuş uçsa da
görmez dargındır.
zülfü livaneli

biraz kül.. biraz duman

biraz kül biraz duman o benim işte
kerem misali yanan o benim işte
inanma gözlerine ben ben değilim
beni sevdiğin zaman o benim işte

"ben seviyorsam sen bahanesin..."

Helloween - If I Could

Korku yok, acı yok
Suçluyacak kimse yok
Tek başıma devam edecegim
Kaderimi kendim çizecegim
Aklımı özgür kılmayı ögrendim
Kendi kendimi bulmalıyım
Bir kez daha
Birkez daha
Uçabilseydim
Göklerin kralı gibi
Çakılmadan ya da düşmeden
Herşeyin resmini yapabilseydim
Uçabilseydim
Görürdün dünyayı benim gözlerimle
Tökezlemeden ya da hata yapmadan
Göklere süzülürdüm
Uçabilseydim
İşte buradayım
Yanlız başıma ayaktayım
Rüyalarım var kendimde
Farkına varmam gereken
İnancım saglamlaştı
Bilinmeyene karşı korkum yok
Daha fazla
Daha fazla

4 Ocak 2009 Pazar

..................

.......
Siyah bir rutubetti hayat,
g e ç t i m;
İstanbul’un saçlarına kar yağıyordu…
Kar yağıyordu yazgılarımızın titrek yüzüne,
çalınan gülüşlere, dökülen kanlara…
Herkesin yazgısında bir düş,
her ömrün tufanında bir aşk deliriyordu
ve gecelerin göğsüne bıçaklanmış kadınlar düşüyordu.
Belki bu yüzden ne kar ne şiir yetmiyordu günleri ağartmaya…
Yetmiyordu hayat hiçbir şeyi ucuza kapatmaya!
Yine de kar yağıyordu günlerin puslu yüzüne
O sanal sevgilere, kinlere, kirlere,bir asker postalının balçıktaki izine
eski fotoğraflara,
üşümüş sevinçlere
çocukların beyaz nefeslerine, Emine’ nin yüzüne;
kar yağıyordu bu ödünç, haczedilmiş günlere
ve kıyılarında bir ceset gibi kaldığımız düşlere…
Siyah bir rutubetti hayat,
g e ç t i m;
siyah bir rutubetti, hepsi bu işte…
Şahdamarımda birkaç bayat şiirle
üstelik imanım da gevremişti aşktan,
hayattan;
İstanbul’un…
İstanbul’un saçlarına kar yağıyordu…
Yılmaz ODABAŞI

1 Ocak 2009 Perşembe

KUŞLARIM VURULDU

kuşlar mıydı, ben miydim ölen gerçekten
bozgunum her sabah yeni bir kuşu yitirmekten…
kuşlarım vuruldu kurak bir nehirle kaldım
alacakaranlıkta bu yetim şarkısıyla
döndüm dolaştım kendime vardım
dağlarım kurşunlandı, ayazlarda yıkandım
kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım...
kuşlarım vuruldu, ömrüm paslandı, yiten yılları andım
ki rüzgârlar kadar çok karşılandım çok uğurlandım
hızla dökerken yapraklarını kalbim
gidip bir şarkının notasında saklandım
ama kuşlarım…
kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım...
kuşlarım vuruldu, kalbim dağlandı, o ah aşklara yandım
yas tutan bir dünyanın kalabalığında
gelenler gittiler gölgemle kaldım
çek git yolumdan kalbim artık uslandım
kuşlarım… kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım…
YILMAZ ODABAŞI