24 Kasım 2007 Cumartesi

kubla han, buyurdu yapila,
gorkemli bir zevk kubbesi, xanadu’da,
alph’in, o kutsal irmagin,
ucsuz bucaksiz magralardan gecerek
gun gormeyen bir denize aktigi yerde.
iki kere bes millik verimli toprak
duvarlar ve kubbeler sarildi;
bahceler vardi, dereleri parlak,
ciceklenmis bir cok gunluk agaci;
guneslicayirlari kucaklayan,
daglar kadar yasli ormanlar vardi,
fakat o derin ve hulyali ucurum
yesil dagdan sedir ormanina inen
vahsi bir yer! her zaman kutsal ve buyulu.
bir kadin hayaletin dolasip durdugu
soluk ay isiginda sevgilisi seytani cagiran.
ve bu ucurumdan, sonu gelmez bir kaynasmayla,
sanki topragin hizli ve derin nefes alislariyla,
bir an icinde guclu bir kaynak fiskirdi:
onun hizli ve kesintili patlamalariyla
devasa parcalar firladi, sicrayan dolu gibi,
samanli tahil gibi harman dovenin altinda.
ve bu dans eden kayalarin arasinda
bir an icinde savruldu kutsal irmak.
saskinca bes mil boyunca medreseler yaparak
orman ve vadiden akıp gecti kutsal irmak,
sonra ucsuz bucaksiz magralara ulasti
ve bir gumburtuyle cansiz okyanusa karisti:
kubla, bu gumburtunun ortasinda, duydu uzaktan
atalarin seslerini savas kehaneti yapan!
zevk kubbesinin golgesi
dalgalarin ortasinda yuzuyordu;
orada kaynak ve magralarin
karismis nagmeleri duyuluyordu.
buzdan magarali, gunesli bir zevk kubbesi,
nadir gorulecek bir mucizeydi.
santurlu bir genc kiz
duslemistim bir zaman: habesli bir genc kiz,
santurunu calan,
soyleyerek abora daginin sarkisini.
icimde yeniden canlandirabilsem
onun muzigini ve sarkisini
bana oyle derin bir haz verebilirdiki,
o gur sesli ve uzun soluklu muzikle
o kubbeyi havada kurabilirdim,
o gunesli kubbeyi, o buz magralarini!
duyanlarin hepsi onlari orada gormelidir,
hepsi haykirmalidir, amann! dikkat!
simsek cakan gozleri, ucusan saclari!
onun cevresinde uc kere dolas
ve gozlerini kapa kutsal bir korkuyla,
cunku o cicek ozuyle beslenmis,
ve cennet sutu icmistir...
Samuel Taylor Coleridge